Türkiye de eğitim ve bilginin buluşma durağıyız. Haberler, duyurular, bilgiler ve çok daha fazlasını bulabilirsinz.
Norveçli yazar Dag Solstad’ın kaleme aldığı ve başkahramanı bir edebiyat öğretmeni olan Mahcubiyet ve Haysiyet romanı, eğitimin incelikli ve disiplinlerarası yapısını gözler önüne seriyor. Norveç gibi eğitime kafa patlatan bir ülke örneğinde, bir roman kurgu kişisi üzerinden olsa bile tartışılan kimi noktalar, bizim ülkemiz için belki şu an lüks ama bilinmez belki bir gün bunları da gündeme alırız.
DENİZ BOZDEMİR
Maksat Eğitim
OECD ülkeleri içinde Finlandiya yıllardır eğitim modeli ve sınavlardaki başarılarıyla öne çıkıyor. Ama genel olarak İskandinav ülkelerinin eğitim sistemi üzerine kafa yorduklarını ve belli ölçülerde başarı da sağladıklarını verilere bakarak söylemek mümkün. Norveç de bu ülkelerden biri. “Eşitlik ve kapsayıcılık” prensiplerine dayanan Norveç eğitim sisteminde rekabet öğretilmiyor. Başarı notlarla ölçülmüyor. Eğitim halen büyük oranda devlet okullarında ve parasız veriliyor.
Bu yazdıklarım genel geçer ve herkesin kolaylıkla ulaşabileceği bilgiler. Fakat içerden bir göz bize farklı şeyler söylüyor. Norveçli yazar Dag Solstad’ın kaleme aldığı ve başkahramanı bir edebiyat öğretmeni olan Mahcubiyet ve Haysiyet romanı, eğitimin incelikli ve disiplinlerarası yapısını gözler önüne seriyor. Norveç gibi eğitime kafa patlatan bir ülke örneğinde, bir roman kurgu kişisi üzerinden olsa bile tartışılan kimi noktalar, bizim ülkemiz için belki şu an lüks ama bilinmez belki bir gün bunları da gündeme alırız.
Kitaptan devam edersek, elli yaşını geçmiş Elias Rukla, her sabahki rutini gereği Norveç’in Başkenti Oslo’da 25 yıldır edebiyat öğretmenliği yaptığı Fagerborg Lisesi’ne gitmek üzere evden ayrılır. Bugün derste Henrik İbsen’in “Yaban Ördeği” oyunu işlenecektir. “Norveç’teki mevcut kanaate göre orta öğrenimlerini tamamlayan öğrencilerin Norveç kültür mirasına ya da en azından bu mirasın edebiyatta temsil edildiği kadarına aşina olmaları gerekmektir”, işte bu nedenle Rukla, Yaban Ördeği’ni irdeliyordu. Ancak ders boyunca öğrenciler can sıkıntısı içinde kıvranmaya başlar. Sıkıntısını yüksek sesle ifade edenler dahi olur. Ne yazık ki, kültür mirasının bir parçası olan edebiyat gençlere cazip gelmiyor. Can sıkıntısı Rukla’yı da etkisi altına alıyor. Ne de olsa o da 25 yıldır aynı eserleri okutuyor. Rukla’nın durumu kitapta şu şekilde tarif ediliyor:
“Çok iyi eğitim almış yetişkin bir adam, 25 yıldır masrafları kamu tarafından karşılanmak suretiyle bu sınıfta oturuyor ve öğrencilerin sıkılıp sıkılmadıklarını dikkate almaksızın ortak kültür mirasımıza ait edebi eserlerin bir bölümünü ders olarak işliyordu”
Hem öğrencileri hem öğretmeni esir alan can sıkıntısı ve ona eşlik eden öfkeyi düşününce, bunun nedenleri ve nereye kadar sürdürülebileceği konusunda ister istemez düşünüyor insan.
Eğitim sistemi ne kadar da rekabeti öncelemese de Norveç de tıpkı ülkemiz gibi küresel köyün bir parçası. Teknoloji, hız, görsel uyaranların sayısı ve çeşitliliği, işleyebileceğimizden daha fazla bilgiye sahip olma buna karşılık bu devasa bilgi çukurunu analiz edip işleyecek düşünce sistematiğinden uzak bulunma gibi pek çok etken tüm dünyayı ve pek tabii ki eğitim çağındaki öğrencileri etkisi altına alıyor.
İncelikli düşünme, sükûnet, analiz yeteneği, dış uyaranlardan yalıtılmış konsantrasyon isteyen İbsen’in Yaban Ördeği gibi ülkelerin kültür mirasına ait eserler ise bu ilgi gösterilemeyince sadece “can sıkıntısı” ifade ediyor.
Hâlbuki tedrisattan geçeli uzun yıllar olan bizler, şimdi tersine bir çabanın içine giriyoruz. Hayatı yavaşlatmanın, keyfini duyumsamanın, kitapta bahsedilen tarzda eserleri anlayıp zevkini çıkarmanın peşindeyiz. Eğitim hem hayata hazırlamak ama bir yandan da mirasa sahip çıkmazsa, şu anda eğitim hayatını sürdüren milyonlar ve hayatı eğitim olan öğretmenler açısından bu çelişkili durumu giderecek çözümler üretilmesi gerekiyor.
Mahcubiyet ve Haysiyet/Dag Solstad
Çeviren: Banu Gürsaler Syvertsen
Yapı Kredi Yayınları, 106 s.